reklam
reklam

Müteveffa Kıbrıs gazisi (e) Binbaşı Haluk Üstügen’in anısına!

Köşe Yazarı: BAŞAK ERTEKİN   Eklenme Tarihi: 21 Temmuz 2024, Pazar - 23:46   Okunma Sayısı: 23501

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

(Yahya Kemal Beyatlı)

 

    2 Eylül 2017 Cumartesi… Kurban Bayramı’nın ikinci günü…  (e) gazi Binbaşı Haluk Üstügen, meslek büyüğümdür. Gelibolu’daki motel komşuluğu sırasında tanışma onuruna erişmiştim kendisiyle. Gece saat 23.30’du. Motelin terasında bilgisayarım açık ve gazeteye yazı yazıyordum. Terasın önünde bir kişi belirmiş ve bana bir kitap uzatmıştı. Kısa süren ilk konuşmamızda, tanışmış olmamızdan son derece memnun olduğumu ve kitabı okuduktan sonra sabahleyin görüşlerimi belirteceğimi söylemiştim.

    Gece iki saatte kitabı dikkatlice okumuş, önceden okuduğum ve bildiğim hususlarla muhasebesini yapmıştım. Sabahleyin kendisiyle buluşmuş ve kitapta işaretlediğim yerler hakkında ilâve bilgiler almıştım.

    Belleği çok canlıydı. İleri yaşına rağmen benimle yürüyüşe çıkmasını aksatmıyor,  ülkesine karşı duyduğu sevgiyi her fırsatta gösteriyordu. Sık sık telefonunun çalmasını merak etmiştim. Harekâta katılan askerleri arıyordu. Onlarla adeta bütünleştiğini ve hemhal olduğunu söylüyordu. Sonraki günlerde de sık sık biraraya geliyor ve yaşananları onun ağzından dinliyordum.

    İstanbul’a döndüğümde ilk işim gazetede Başak Ertekin’e bu yiğit gazimiz ile bir röportaj yapmasını önermiştim. Gün kararlaştırıldı ve üçümüz buluştuk. Bu buluşmayla ilgili röportaj gazetede resimli olarak tam sayfa yayımlanmıştı. Güzel bir hatıra olması bakımından sevgili Başak, hislerini de katarak yeniden yayımlayacaktır. Bu yazının bir bölümüne o gün gazetede çıkan yazının giriş bölümünü ve kendi anlatımlarından kısa bir pasajı katacağım.

    Haluk Binbaşı aramızda yok artık. 18 Aralık 2020 günü o da her ölümlü gibi terk-i hayat etmişti. Çok üzüldüm onu kaybettiğimize. Yazımı onu anmak ve rahmetler dilemek amacıyla önemli hususları kısaca yazdım.

 

Daha önce Başak Ertekin’in yaptığı röportajdan 

Yaklaşık üç asır boyunca Osmanlı egemenliğinde kalmış,

oldubittilerle İngilizlerin kontrolüne geçmiş ve Lozan Antlaşması

ile de üç bin kadar askerin barındığı Agratur ve Dikelya üslerini kapsayan

yaklaşık 255 km2’lik bir alan İngiltere’ye ait olmuştu.

1963 yılında meydana gelen olaylar Türkiye’nin yüreğini

sızlatmış, 15 Kasım 1967 Geçitkale olayları bardağı taşıran son damla

olmuştu. 1974 yılında benzer olaylar tekrarlanınca Türkiye Ada’ya

 müdahale etmek gereğini duymuştu.

 

                                                                                                                     Gazilerin emanet ettiği şehitlerin

                                                                                                                     yorganıdır Beşparmaklar

Haluk Üstügen kimdir?

    Röportaj için üçümüz buluşmuştuk. Bu üç kişinin en genci olan ben heyecan içindeydim. Gazi subayımızın kısa özgeçmişini kitabından okuyordum. Haluk Üstügen, 1944 Çanakkale Eceabat doğumludur. Babasının askerlik mesleği nedeniyle ilk ve ortaokulu Anadolu’nun çeşitli yerlerinde okuduktan sonra Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi’ni bitirmiştir. İki yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra 1964 yılında Kara Harp Okulu’na girmiş ve 1966 yılında mezun olmuştur.

    Bugün Kıbrıs Barış Harekâtı’nın bir gazisi olarak aramızdadır, o bir yiğittir… Harekât sırasında üsteğmen rütbesiyle komando bölük komutanıdır. Esir aldığı Rum’a zarar vermediği ve verilmesine de müsaade etmediği için o Rum bugün hayattadır…

 

İlk ağızdan Harekât’ın bazı bölümleri

    Başak: İlk sorumu yöneltmek için sabırsızlanıyorum, Efendim, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı kitaplardan ben de okudum. Her yıl Lefkoşa ve Girne’de yapılan törenleri de izlerim; ama sizin ağzınızdan da dinlemek ve okuyucularımıza da duyurmak istiyorum

    Eski muharip gazi Haluk (e) Binbaşı Haluk Üstügen, helikopterle ilk indirmenin 07.40’ta gerçekleştiğini anlatmaya başlamıştı.

“…Ağırlıklarımız yanımızda olmadığı için havabaşını tesis edecek birlik bizdik. Bu görevi mutlaka yerine getirmemiz gerekiyordu. Geriden gelecek birliklere emniyetli bir bölge sağlamalıydık. Helikopterlerin yara almadan veya düşürülmeden geriye dönmesi gerekiyordu. Bir de komando tugay komutanı bizimleydi, onun emniyeti de söz konusuydu… “ diye cevap vermişti.

    Yürekli gazimize kayıplar konusunu da sordum. “İlk bir saatin içinde beş kişilik timimiz kaybolmuş, bu durum hepimizde kaygı uyandırmıştı. Oysa onlar görevi ifa etmiş ve durum gereği Hava İndirme Tugayı’na katılmışlar. Tugay Komutanı’nın takdir yazısıyla birlikte bölüğümüze dönmüşlerdi…”

“… Heyecan veren bir olay da milliyeti tespit edilemeyen iki Fantom uçağının üzerimizden geçmesiydi. Pilotları net olarak görüyorduk. Ben ateş açtıracaktım. Köyün içindeydik. Teğmenim ateş açmamızın uygun olmayacağını, uçakların da üzerimize bomba yağdırması halinde birliğin imha olacağını söyleyince vaz geçmiştim…”

    Ben de rahmetler diliyorum kendisine… Geride kalanlara başsağlığı ve sabırlar…


 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam