reklam
reklam

İSKENDER’İN KILICI

Köşe Yazarı: BURAK KÜÇÜKERMAN   Eklenme Tarihi: 6 Eylül 2024, Cuma - 07:15   Okunma Sayısı: 44049

 

Yazısı için çok kıymetli yazar ve şair Durmuş Türker hocamıza teşekkürlerimizi iletiyoruz. 

 

×××××××××××××××××××××××××××××××××××

 

     Bu ara düşüncelerimle başım dertte. Us’um beni taktı peşine, benzetmek ne derece doğru olur bilemem ama, tıpkı kağnı dayağı gibi sürüyor heryere. Hiç mi hiç aman vermiyor bana zaman zaman dinlenmek istesem bile.

      Us’umun yetmeyeceğini bile bile o kadar çok şey düşünüyorum, o kadar çok şey düşünüyorum ki…sonunda Gordios’un kağnı düğümünden de çetrefil bir düğüm oluştu beynimde. Ve tam da bu halde iken, tarihin en en fetih meraklısı Büyük İskender geldi bu perişan aklıma ve ben şöyle dedim kendi kendime: “İskender’in kılıcı nerede?”

       Şimdi azıcık tarihe dönelim, dönelim ki İskender’in kılıcını niçin aradığım anlaşılsın. Frig’ler anadoluda kurulmuş bir medeniyettir. Onlar, bizim bugün hepten önemsiz kıldığımız tarıma, çiftçiliğe çok önem vermişlerdi. Rivayet odur ki, bir saban kıranın ya da bir öküz öldürenin katli vacip sayılmıştır. Bir de kağnıya çok değer vermişlerdir. Kralların bile birden çok kağnısı olduğu söylenir. Kimbilir onlar bu kağnıların belkki de en son modellerini makam arabası yapmışlardır. Şimdi içinizden “bu kağnıların zırhlısı da varmıydı” diyerekten beni alaya aldığınızı duyar gibiyim ama olsun, biz yazmayı sürdürelim.

      Bu krallardan biri olan Gordios, kağnısını öyle bir bağlamış, öyle bir bağlamış ki…sanki bugün bizim bir türlü çözülmeyen/ çözülemeyen sorunlarımızdan da daha zor bir düğüm olmuş bu düğüm. Günümüzde, Gordios’un adından hareketle “kördüğüm” diye adlandıran bu düğümü hiç kimse çözememiş. Çözebilseymiş dünyanın fatihi olacakmış. Sonunda o dügümü -ola ki bizimkine kalmasın diyerekten- Mekadonya Kıralı Büyük İskender keserek çözmüş. İskender’i siz de bilirsiniz, hani o Sinop’a yolu düştüğünde bizim Neyzen kılıklı Diyojen’i yanına çağırtıp da yoksulluğuna acıyarak; “Dile benden ne dilersen” diyen ve karşılığında da Diyojen’den, “gölge etme, başka ihsan istemem” yanıtını alarak, gücünü, o onurlu adama yendiren adam. Demek ki neymiş? Ne kadar güçlü olursanız olun ve karşınızdaki de ne kadar yoksul olursa olsun, onur varsa onur…güce eğilmiyor.

     Ama ben, bir başına bana bile yetmeyecek us’umu, ülke sorunlarının çözümü için düşünmekten öyle bir hale soktum, orasında öyle bir kördüğüm oluşturdum ki; işte bu yüzden o mağrur İskender’in kendini değilse de kılıcını arar oldum. Bulabildim mi? Yok. Nere gitsem “Demokles’in kılıcına var diyorlar, İskender’inkine yok. Demokles de kim mi? Onu da söyleyeyim: Eski Yunan’da, kırallığa 

 heveslenen, krallığın dünyadaki bütün mutlulukların kaynağı olduğunu düşünen, kendisine krallık verildiğinde de başının üzerinde at kılına bağlı bir kılıcın sallandığını gören adam. O kılıç ki, o günden sonra daha çok iyilik olsun, özgürlük olsun, hakça paylaşım olsun, barış ve dostluk olsun…diyenlerin başı üzerinde sallandırılır…olmaz olsun. Yeter artık, aklımın oluşturduğu “kördüğümü” çözmek için İskender’in kılıcı bulunsun…

   Bu yazı da böyle son bulsun…

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Yeşim Demir'le Rüya Yorumu


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam